4 Nisan 2009 Cumartesi

Kemaliye'nin Biyolojik Zenginliğine Genel Bir Bakış




Kemaliye’nin bulunduğu yer bundan 24 milyon yıl önce (Miyosen’de) denizin altındaydı. Doğu Anadolu’nun, Arap Kalkanı’nın sıkıştırması ile yukarıya doğru yükselmesi sonucunda, bu bölge de suyun dışına çıkmaya başladı ve 15 milyon yıl önce bu bölgede kara göründü. Birkaç defa Tetis Denizi (Akdeniz’in atası), bugünkü Çukurova üzerinden bu bölgeye kadar uzandı ve geri çekildi. Sonuçta Kemaliye’yi çepeçevre saran Munzur Dağları, bir zamanların deniz tabanı olan çökellerin üst üste yığılması ve sıkışması ile, görkemli kalker yapılar olarak ortaya çıktı. Bu kalkerli yapıların, Fırat’ın önemli bir kolu olan Karasu'nun milyonlarca yıldan beri aşındırması ile, Kemaliye (Egin) Vadisi şekillendi. Dolayısıyla, Kemaliye, çevresi 1000 metreyi çok aşan, sert kara iklimi gösteren dağ stepleri, duruma göre Alpin ekolojik özellik göstermesine karşın, vadinin içi ve tabanı, en az yer yer Akdeniz İklimi gösteren oldukça ılıman bir ekolojik yapı göstermeye başladı. Buna bağlı olarak birçok bitki ve hayvan türü, düşük rakımdan yükseklere göre yerleşti ve çok zengin bir biyo çeşitlilik sergiledi.


Bu zenginlik üç önemli olay ile daha da kuvvetlendirildi. Bunlar, buzul ve buzul arası dönemlerdeki göçler ve insan eliyle tarım ve peyzajda kullanılan çeşitlendirmedir. Buzul dönemlerinde, kuzey ülkelerinden güneye doğru kaçan; buzul arası dönemlerde ise, güneyin sıcağından kaçarak kuzeye doğru göç eden bitki ve hayvanlar, Kemaliye Vadisine sığındı ve daha sonraki dönemlerde iklim değişse dahi, bu vadiden çıkma fırsatını bulamayarak burada kendine uygun yüksekliklerde mahsur kaldı. Bazen geldiği atalara benzerliğini korudu; bazen değişikliğe uğrayarak yeni türlere değişti. Sonuçta soğuk sever canlılar ile sıcak sever canlılar Kemaliye vadisinde buluştu ve bugüne kadar birlikte yaşadılar. Bu nedenle Kemaliye bu özelliği ile bilim dilinde “Refigium” yani sığınak” olarak, birçok canlıya konak görevi yapmaya başladı. Kemaliye’de yaygın olarak bulunan Kocayemiş, son zamanlarda yetiştirilen Trabzon Hurması, özünde Akdeniz İklimi’nin ana elamanlarından biridir. Ancak bu ağaçların bulunduğu yerlerde taşların arasındaki sulak yerlerde bulunan, yöre halkı tarafından yağmur böceği olarak adlandırılan bir semender çeşidi “Salamandra salamandra” ise kuzey ülkelerinden buzul dönemlerinde göç etmiş ve Türkiye’de ancak birkaç yerde sığıntı halinde kalmış önemli bir türdür. Birçok yörede soyu tükenmiş, dağ keçisi, kurt, tilki, yabani domuz, ayı, su samuru, vaşak, keklik, birçok yırtıcı kuş türü, dağ alabalığı bu zenginliklerin diğer bir parçasıdır. Her ne kadar son yıllarda ihmal nedeniyle birçok canlı türünün ırkı ortadan kalkmış ya da tehlikeye girecek kadar yoğunluklarında azalmış olmasına karşın, yine de Kemaliye bir müze özelliği göstermektedir. Her türlü meyvenin, özel olarak adı konmuş, her biri diğerinden belirgin özellikleriyle ayrılan onlarca çeşidi özenle bir araya toplanmıştır. Yani Kemaliye pek az yöre ile kıyaslanabilecek zenginlikte genetik bir müze “gen kaynağı” özelliği göstermektedir. Onlarca endemik (yani sadece Kemaliye’ye özgü) bitki ve hayvan türünün bulunması bilimsel olarak dikkatleri buraya çekmektedir. İleride yapılacak ayrıntılı bilimsel çalışmalar, Kemaliye’nin bu özelliğini çok daha çarpıcı olarak dünya kamuoyuna sunacaktır. Kemaliye ve yöresi biyolojik bir müze olarak tanıtılmalı, araştırmalı ve korunmalıdır.






Özgün Elsanatları

Kemaliye'de, atalarımızdan gelen ve herbiri tek tek ele alınarak incelenmeye değer olan el sanatları, emekleri geleceğe taşımayı sürdürmektedir. Bunlardan kısaca söz edecek olursak ;


- HALICILIK


Geleneksel motif ve renklere bağlı kalınarak, el uğraşında önemli bir dal olan halıcılık, çeyrek yüzyıl öncesine kadar ilçe ekonomisine büyük katkı sağlamıştır. Tarihsel bilgilere göre 1887 yılında iran'dan gelip, Eğin'e yerleşen göçmenlerin başlattığı, yerli halkın benimseyip geleneksel bir sanat olarak sürdürdüğü "Eğin halıcılığı" uzun yıllar Türkiye'de önemli bir yere sahip olmuştur.
Eğin halısını diğer halılardan ayıran en önemli özellik atkı ipliğinin mavi boyalı oluşudur. Bunun dışında kenar püskülleri aynen saç örgüsü gibidir. Diğer yerlerde dokunan halılar, dokunduktan sonra kesim ve traşlama yapılarak yıkandığı halde, Eğin halısına tezgahtan çıktıktan sonra herhangi bir işlem yapılmaz.
Eğin halısında, bir santimetre karede 36 ilmek (düğüm) vardır. Halının kalınlığı genelde 8 mm'dir. Dokumada 2.5 numara yün ipliği, atkısında ve çözgüsünde 20 numara pamuk ipliği kullanılır. Çözgüsü ve atkısı 15 kattır.
2002 yılında başlayarak, Kemaliye Kaymakamlığı tarafından Eğin halıcılığının tekrar canlandırılması için ilçe merkezi ve köylerde çalışmalar başlatılmıştır.


-KAPI TOKMAKLARI


Dış kapı kanatları üzerindeki döğme demir kapı tokmakları, işlevsel elemanlarının yanı sıra, zengin motif çeşitleri ile de dikkat çeker. Erkeklerin ve kadınların ayrı ayrı kullanımına ayrılmış, kalın ve ince sesler çıkaran tokmaklar, gelenekler doğrultusunda bezenmiş "Ayna" ların üzerinde yer alır. Kapı tokmaklarında iki tür ses verme elemanı vardır: Birincisi yabancı erkek misafirler için olanıdır ki, bu üstte bulunan kalın sesli kapı tokmağıdır, ikincisini ev halkı ve kadın misafirler kullanır. Bu tokmak altta bulunur ve ince ses verir. Böylece ev halkı hazırlıksız yakalanmamış olur; kapı tokmağının çıkardığı sese göre misafir karşılanır.
Günümüzde Kemaliye'de bir demirci ustası tarafından üretilen kapı tokmakları, süs eşyası ve hediyelik eşya olarak da kullanılır.>


 GAZENNE


Gazenne dokumacılığının kökeni, bu yörede çok eski dönemlere dayanır. Yapılan araştırmalardan, 1960'lı yıllara kadar Eğin'de, her iki evden birinde gazenne dokunduğu, halkın yüzde doksanına yakınının dokuma yaparak geçimini sağladığı anlaşılmıştır. Çevre il ve ilçelere satılan gazenneler, erkeklerde pijama, gömlek, kadınlarda entari, şalvar ve ayrıca sofra bezi olarak kullanılır. Gazenne'nin ham maddesi pamuk ipliğidir. Kemaliyeliler bu ipleri işleyip, çeşitli renklerde boyayarak kuyu çekme tezgahlarında dokumuşlar. Bugün en ünlü ve sağlam kumaşlardan kalite olarak farklı olmayan gazenne, Kemaliye'de kültürel bir değer olarak korunur.


 YEMENİ


Yemeniciliğin kökeni, Eğin'in en eski tarihlerine dek uzanır. Günümüzde "Eğin yemenisi" adı verilen ayakkabılar ve simli ayakkabılar, değerli sanat eserleri olarak evlerin en nadide yerlerinde sergilenir. Düğün, kına gecesi gibi eğlencelerde özenle giyilir. Eğin yemenisinin özelliği, tek tip olmasıdır. Kalıplarda sağ ve sol diye ayrım yapılmaz. Kadın yemeni kalıpları, zenneler 35-36, zerderger 37 ve uluorta 38 numara olarak üretilir. Erkek yemeni kalıpları, kaba rüzgar 44, rüzgar 42, ve orta 40 numara şeklinde isimlendirilir.


 AHŞAP İŞÇİLİĞİ


Kemaliye'de ahşap işçiliği ustalar tarafından yıllarca, yaşanılan mekanlarda uygulanmıştır. Evlerin ve dükkanların dış ve iç kısımlarında (özellikle tavan işlemeciliği, pencere, kepenk, yüklük, çiçeklik, lambalık gibi örneklerinde görüldüğü gibi) ahşap oymacılığın yanı sıra, günlük hayatta kullanılan eşyaların (masa, sandalye, dolap, ceviz ağacı, oda çiçekleri, sofra tahtası ve raf gibi) her birinde, nadide bir ahşap işçilik görülür.


 DİĞER ELSANATLARI


Demircilik sanatı içinde düşünülmesi gereken nalbantçılık, keçe üretimi denilen hallaçlık, ağaç oymacılığı gibi sanatlar günümüzde varlığını sürdürür ve Kemaliyeli için büyük önem taşır. "Dabakçılık" adı verilen deri işleme sanatı, ilçe ekonomisine şu an bir katkı sağlamasa da, bu güzel geleneksel el sanatının yaşatılması amacıyla, ferdi olarak sürdürülür.


Kaynak http://www.kemaliye.gov.tr

Kemaliye Yemekleri

TARHANA ÇORBASI
Tarhananın yapılışı: 4 ölçü ayrana l ölçü aşlık konarak devamlı karıştırmak suretiyle pişirilir. Tuzu konur, ağzı kapatılır, l gün bekletilir. Ertesi günü temiz bir bez üzerine parça parça konarak güneşte kurutulur.
Tarhana Çorbası: Bir miktar tarhana aşlık ile ıslatılır. Ayrı bir kapta arzu edilirse soğan kavrularak salça ilave edilir. Sonra yumuşamış tarhana ve aşlık daha önceden haşlanarak hazırlanmış nohut veya beyaz fasulye de ilave edilerek tuzu ve suyu da konarak ateşe oturtulur. Arzuya göre acı biber de konabilir daha leziz olur. Sık sık karıştırılarak dibinin tutması önlenir. Koyulaştıkça su ilave edilir ve koyu bir çorba yapılır. Üzerine kuru nane serpilir servis yapılır.




AŞLIK ÇORBASI
Malzemeler : 2 su bardağı aşlık, 5 su bardağı et suyu, l yemek kaşığı yağ, l yemek kaşığı salça, domates, kırmızı biber, yeşil sivri biber, küçük küçük doğranmış l avuç taze fasulye, l su bardağı börülce reyhan, tuz.
Yapılışı : Bütün bu malzemeler karıştırılır. (Yağ, salça, biber daha önceden öldürülerek sokaraç yapılır) 2 taşım kaynatılır, l saat demlenmeye bırakılır. Aşlıklar iyice açılana kadar tekrar pişirilir. Çorba kıvamında olunca indirilir, sıcak servis yapılır.




YOGURTLU ÇORBA
Malzemeler : Aşlık 500 gr. (4-5 bardak), 1-2 bardak fasulye veya no hut, l kilo yoğurt (daha da bol olabilir), l avuç toz nane, tuz.
Yapılışı : Aşlık ve fasule önceden iyice pişirilir. Demlenmeye bırakılır, so­ğutulur. Sonra içine nane ve tuz konmuş yoğurda katılır, karıştırılır. Çok koyu oldu ise yoğurt veya su ile inceltilir. Soğuk servis yapılır. Düğünlerin aranılan çorbalarındandır.


BÖRÜLCELİ ÇORBA
Malzeme : Börülce, barbunya, reyhan, kıyma, taze fasulye, mercimek, yağ, salça, tuz.
Yapılışı : Salça yağda ezilir. Fasulye küçük küçük doğranır. Diğer malzemeler su konularak iyice pişirilir. Sonra reyhan ufalanır sıcak servis yapılır.


KUZU İÇİ
Karaciğer incecik kıyılıp, tuzlanarak yağda kavrulur. Kuru soğan doğranır yağda öldürülür. Domates veya salça da ilave edilerek öldürülür. Ciğer ilave edilir. İki ölçü su, l ölçü bulgur koyarak pilav yapılır. İçine reyhan ve ciğer de konarak pilavı yapılır.




BUMBAR
Hayvanın bumbarı denilen kalın bağırsağı alınarak ters çevrilir. Temizlenir. Tuz ve soğanla ovulur, sonra da sabunlu suyla iyice yıkanır. Tekrar çevrilir. (Yağlı kısmı içine gelecek şekilde) bir ucu bağlanır. Ağzından hazırlanmış iç doldurulur ve tekrar ağzı bağlanır. Geniş bir tencereye konur. Pişecek kadar su konur, suyunu çekince kendi yağında her iki tarafı kızartılır. Arzu eden suyunu çektirmez sulu olarak da yer. Birer karış uzunluğunda kesilerek sıcak servis yapılır.
İç : Bulgur kuru soğan '(ince doğranmış) reyhan, tuz, baharat salça karıştırılarak çiğ olarak hazırlanır.




DOLDURMA KABURGA
İç Malzemesi : Yanm kilo pirinç veya bulgur, iki adet kuru soğan, l avuç reyhan, tuz maydanoz, karabiber, hepsi birden çiğ olarak karıştırılır. Etin içine doldurulur. Üzeri şiş ile birkaç yerinden delinerek içinin pişmesi sağlanır.
Yapılışı : Koyunun boş yeri alınır. (Yağlı yeri tercih edilir) arası açılır. İçine hazırlanmış içten konur. Etrafı iğne iplik ile dikilir. Pişecek kadar su konur. Pişirilir, suyunu çektikten sona iki yana çevrilerek kızartılır. Sonra servis tabağına alınarak iplikleri kesilir. Temizlenir, kesilerek uygun şekil de servis yapılır. Arzu eden etini içine diderek öyle de yiyebilir.




PIT PIT
Et suyu ile bulgurun ufağı birlikte pişirilir. Koyu bir kıvama gelince ateşten indirilir. Tabaklara konur üzerine tereyağı gezdirilir.
Malzeme : Yarım kilo bulgur, 4-5 bardak su veya et suyu karışımı, biraz tuz, 125 gr. tereyağı.




KENGER YEMEĞİ
Malzeme : l dizi kenger, 250 gr. kavurma, l yemek kaşığı salça, 1-2 yemek kaşığı yağ, l su bardağı haşlanmış barbunya, 1-2 baş kuru soğan, tuz, su.
İlkbaharda çıkan taze kengerler toplanarak iplere dizilir. Dikenleri temizlenir. Kurutulmuş kenger kaynar suda 1-2 saat kadar bekletilerek iyice yumuşatılır. Siyah yerleri ve dikenleri temizlenir. Bol soğuk suda yıkanır. Kavurması daha önceden haşlanmış barbunyası ve kengeri de ilave edilerek biraz da su konarak pişirilir.
Kenger Kavurması
Kengerler taze iken toplanır ve temizlenir. İyice haşlanır, diğer tarafta bol soğan yağda öldürülür, içine 2-3 tane yumurta kırılır. Haşlanmış kengerler de içine konarak pişirilir.




ERİŞTE ÇORBASI
Bir miktar tuzlu su kaynatılır, eriştesi atılır. Kırmızı biber, salça, kavrulmuş kıyma, maydanoz hepsi birden ilave edilerek kaynatılır. (Ayrı bir tencerede) Haşlanan erişte soğuk sudan geçirilerek süzülür. Kaynamakta olan karışıma ilave edilir.
Eriştenin Yapılışı :
Un, yumurta ve tuzla su hepsi birlikte iyice yoğrulur. Ele yapışmayacak hale gelince, hatta biraz da sertçe bir hamur yapılır. Yarım saat dinlendirilir. Bol un serpilerek açılır. Baklava hamuru gibi olana kadar yalnız her inceltilişte bol un serpilir, yoksa yapışır. 4'e 5'e katlanarak ince ince kesilir. Temiz bir bez üzerinde arada bir karıştırmak sureti ile


BU SAYFA ALİ YALÇIN'DAN ALINMIŞTIR

Galeri